Ebabil kuşu.:EBREHE
Ebcet hesabında otuz sayısının adı.:LAM
Ebedi,sonsuz.:HALİT
Ebegümecigillerden bir bitki.:BAMYA
Ebru sanatında,kırmızı boya elde etmekte
kullanılan iyi cins bir toprak.:GÜLBAHAR
Eceabat’ın eski adı.:MAYDOS
Eczacılık. : İSPENÇİYARİ
Eczacılıkta kullanılan bir bitki,eşek
kulağı.:KARAKAFES
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir
bitki.:KARAYA
Eczacılıkta, parfümeride kullanılan ve
çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN
Edat. : İLGEÇ
Edebiyat yapıtlarını sinema,televizyon
ve radyonun teknik olanaklarına uygun duruma getirmek.:UYARLAMAK
Edebiyat,müzik ve plastik sanatlarda
geleneklere bağlı kalma eğilimi.:AKADEMİZM
Edebiyat-ı Cedide’ye tepki olarak
1910’da kurulan edebi topluluk. : FECRİ ATİ
Edebiyatta anlatımın konuyla
bağdaşması,tutarlık.:İNSİCAM
Edebiyatta anlatışta düzgünlük ve
açıklıkla birlikte amaca uygunluk.:FESAHAT
Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını
şakacı bir anlatıma çevirme.:HEZEL
Edebiyatta birden çok anlamı olan bir
kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.:CİNAS
Edebiyatta ve müzikte,kır hayatını ve
törelerini anlatan eser.:PASTORAL
Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok
anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda
kullanma sanatı.:İHAM
Edebiyatta,kişileştirilen
varlıklara,hayali yaratıklara söz söyletme sanatı,dillendirme.:İNTAK
Edebiyatta,sözün düzgün ve
tutarlı,birbirine bağlanarak söylenmesi.:İNSİCAM
Edepsiz,şamatacı.:ŞEREMET
Edepsiz,şirret.:ZİLLİMAŞA
Edipler. : UDEBA
Edirne ilinde bir dere.:PRAVADİ
Edirne yöresinde yaşayan Çingenelerin
geleneksel bahar eğlencelerine verilen ad. : KAKAVA
Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı.:
BELMUS
Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir
göl.:BÜCÜRMENE
Edirne’nin Enez ilçesinde bir göl.:LAMPARO
Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı.
: AİNOS
Edmond Rostad’ın ünlü oyunu.:CYRANO
DE BERGERAC (Sirano dö Berjerak)
Efe.:ZEYBEK
Efelek de denilen çok yıllık otsu bir
bitki.. : LABADA
Efendisinin hizmetinden ayrılan ve
serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.:RONİN
Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE
Efes’te bir tapınak. : SERAPİS
Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir
ağaç.:LEYLAK
Efsane köpek.:KITMİR
Efsanelere göre içene ölümsüzlük
sağlayan bir su.:ABIHAYAT
Efsanevi Argos kralı.:AGAMEMNON
Efsanevi bir kuş. : SİMURG
Eftalitler de denilen ve 5. yüzyılda
güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.:AKHUNLAR
Ege bölgesi kıyılarında,Edremit
Körfezinin kuzeybatı ucunda,Ali bey Adası olarak da bilinen ada.:CUNDA
Ege bölgesinde bir dağ.:YUNT
Ege bölgesinde de yetişen ve antik
çağlarda meşale olarak kullanılan,sarı çiçekli bir bitki.:ATKASNAĞI
Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında
antik bir kent. : İASOS
Ege bölgesinde körpe sapları sebze
olarak kullanılan bir ot.:ARAPSAÇI
Ege bölgesinde taze sarı incire verilen
ad. : LAP
Ege bölgesinde yetişen,özellikle iplere
dizilip satılan bir çiçek.:SELLUKA
Ege bölgesindeki Yunt dağlarında yaşayan
Yörük erkeklerinin giydiği bir çeşit ceket.:ÇETİKE
Ege bölgesine özgü zeybek türü bir halk
oyunu.:GERALİ: FERAYİ
Ege bölgesine özgü, küçük ama lezzetli
bir karides cinsi.: ÇİMÇİM
Ege denizinde,Gökçeada (İmroz)
batısında,Türkiye’nin batı ucunu oluşturan burnun adı.:AVLAKA
Ege denizinin eski adı. : ADALAR
DENİZİ
Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz”
anlamındaki adı. : ARŞİPEL
Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde
etkili yerel deniz meltemi. : İMBAT
Ege ve Akdeniz bölgelerinde
yetişen,tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık.:ZİVİRCİK
Ege ve Akdeniz de yaşayan eti lezzetli
bir balık.:BAKALYARO
Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük
koylara verilen ad.:BÜK
Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük
bir karides cinsi.:NİKA
Ege ve Akdeniz’de de yaşayan yırtıcı bir
balık.:ÇATALKUYRUK
Ege yöresinde körpe sürgünleri sebze
olarak kullanılan otsu bir bitki.:TİLKİŞEN
Ege yöresinde salatası yapılan lahana
filizine verilen ad.:CİBEZ
Ege yöresine özgü, patlıcanla yapılan
bir yemek. : PABUCAKİ
Ege yöresine özgü,et suyu ve unla
yapılan bir çorba.:LADURİ
Egemenliğini tanıma.:BİAT
Eğerin altındaki belleme. : YUNA
Eğik olarak kesilmiş kenar. : PAH :
ŞATAF
Eğilim,yönelim.:TANDANS.:TREND
Eğim ölçer. : KLİNOMETRE :EKLİMETRE
Eğirmen,kirmen.:İĞ
Eğitim bilimi. : PEDAGOJİ
Eğlence,neşe,zevk.:SAFA
Eğlencelerde kullanılmak için kendi
üzerine sarılarak hazırlanan,savrulduğunda çözülen,renkli kağıttan yapılmış
ince ve uzun şerit. :SERPANTİN
Eğlenceli,hafif konulu,içinde bestesiz
konuşmalar da bulunan sahne yapıtı.:OPERET
Eğrelti otu,aşk merdiveni.: FUJER
Eğreti dikiş.: TEYEL
Eğretileme,istiare.:METAFOR
Eğri kunduracı bıçağı.:FALÇATA
Eğri,yamuk.:YILIK
Eğrikoca, çamurcun” gibi adlar da
verilen yabanıl bir ördek. : ÇAKIRKANAT
Eğrilmek için temizlenmiş ve taranmış
yumak biçiminde yün.:SÜMEK
Eğrilmekte olan yün,keten gibi şeylerin
tutturulduğu,bir ucu çatal değnek.: ÖREKE
Ehli. : EVCİL
Ejderha.:DRAGON
Ek çizgisi, bir vidada iki diş arasında
kalan çukur bölüm. : YİV
Ek olarak,altta.:ZEYLEN
Ek süre. : MEHİL
Ek vagon.:FURGON
Ek. : LAHİKA
Eker. : MİBZER
Ekilen biçilen tarlada işçileri idare
eden kimseye halk dilinde verilen ad. : EYNERCİ
Ekim ayı.:İLKTEŞRİN
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı.
: HON
Ekin biçildikten sonra toprakta kalan
köklü sap.: ANIZ
Ekin biçilirken saptan dökülerek ertesi
yıl kendiliğinden çıkan seyrek ekin.:ALAVAZDA
Ekin ekme aygıtı.:EKEK
Ekin tarlalarında biten ve morumsu
renkte çiçekler açan zararlı bir bitki.:KARAMUK
Ekinler için zararlı kır bitkisi.:DEVEDİKENİ
Ekinlerde başak.:KELLE
Ekinlere zararlı bir böcek.:BAMBUL
Ekip gereçleri. : EKİPAJ
Eklembacaklılardan taşlar altında
yaşayan zehirli bir böcek.:ÇİYAN
Eklembacaklıların ve kabukluların
örneğini oluşturan , dayanıklı ve esnek organik madde.:KİTİN
Eklemlerdeki ağrılı hastalık. :ARTRİT
Eklemleri inceleyen anatomi dalı.:ARTROLOJİ
Eklemli bir kol üzerinde hareket eden
kepçeli bir çark yada zincirle donatılmış kazı makinesi.:EKSKAVATÖR
:KAZARATAR
Eklentiler.:MÜŞTEMİLAT
Ekler’ e benzer bir tür pasta. :
PROFİTEROL
Ekmek içi, ceviz, zeytinyağı, sarımsak
ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR
Ekmek parçası, lokma. : BANAK
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların
yasaca gerekli karışım oranı. : PAÇAL
Ekmek,peynir doğranıp,üzer,ne et suyu
dökülerek yapılan bir yemek türü.:PAPARA
Ekmek,yağ,tahin ve pekmezle yapılan
yiyecek.:YAĞIMCUR
Ekmek.:NAN
Ekoizm.:ALİTERASYON
Ekolojide,bir canlının varlığını
sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi. : NİŞ
Ekonomide değiş-tokuş,takas anlamında
kullanılan sözcük.:TROK
Ekonomik alanda kendi kendine yeterli
olmaya yönelen bir ülkenin rejimi.:OTARSİ
Ekonomik olayların açıklanmasında çok
sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak, teorik
çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem.:EKONOMETRİ
Eksen. : MİHVER
Eksik yanı olan,tamamlanmamış,kısa.:GÜDÜK
Eksik,noksan. : NAKIS
Eksiklik, kusur. : NAKISA : AĞMAN
: DEFEKT
Eksiksiz olarak, bütünüyle. : KAMİLEN
Eksiksiz,kusursuz. : HAZA
Ekşimik.:KESİK
Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da
yaşayan küçük antilop.:GİB
Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve
ağacı. : ANONA
Ekvator bölgesindeki büyük suların
geçtiği havzalarda bulunan geniş,balta girmemiş ormanlara verilen ad.:SELVA
Ekvator Ginesi’nin başkenti.:MANABO
Ekvator kuşağındaki otsu bitkilerle
kaplı çayırlara verilen ad. :SAVANA
Ekvator. : EŞLEK
Ekvator’un para birimi.:SÜKRE
Ekvator’un plaka işareti.:EC
Ekzama. : MAYASIL
Ekzotermik.:ISIVEREN
El alıştırma.:MEŞK
El ayası.:RAHE
El çırpmak.:KARŞMAK
El dokuması halılarda kullanılan tek
atmalı düğüm biçimi.:SİNE
El dokuması yünden yapılan üst giyeceği.
: ABAYİ
El ilanı.:BROŞÜR
El ile bir çeşit dantel örmek için
kullanılan silindir biçimli araç.: KOPANAKİ
El ile dokuma. : PEMAS
El işleri için kullanılan seyrek
dokunmuş keten bezi.:KANAVİÇE:KANAVA
El kürkü.:MANŞON
El tezgahında bez dokuyan kimse.:ÇULHA
El veya otomatik dokuma tezgahlarında
atkı veya argaç denilen ve enine olan iplikleri,uzunlamasına olan arışların
arasından geçirmeye yarayan masuralı araç.:MEKİK
El ya da baş ile yapılan işaret. :
İŞMAR
El yazısı çok güzel olan sanatçı.:HATTAT
El yazması kitapların sonuna güveden
koruyacağına inanılarak yazılan ve tılsımlı sayılan sözcük.:KEBİKEÇ
El yazması kuranlarda ayetlerin arasına
konan kırmızı noktalar.:SECAVENT
El,göz,kaş ve yüzle yapılan hareket.:İŞMAR
El.:DEST.:YED
Elazığ ilinde bir baraj.:CİP
Elazığ ve Diyarbakır yörelerine
özgü,çökelekle yapılan bir tür gözleme.:PATİLE
Elazığ yöresinde yetiştirilen ve
kaliteli bir kırmızı şarap veren üzüm cinsi.:ÖKÜZGÖZÜ
Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu.
: AVREŞ
Elazığ’ın Baskil ilçesinde,ilk tunç
çağına tarihlenen bir höyük.:İMİKUŞAĞI
Elazığ’ın eski adı.:ELAZİZ
Elazığ’ın Sivrice ilçesinde,kayak
merkezi olan dağ.:HAZARBABA
Elbise plesi.:BÜZGÜ
Elbise, çamaşır” anlamında eski sözcük.
: CAME
Elbise,çamaşır ve örtü gibi şeylere süs
olarak dikilen seyrek örgü,tentene.:DANTEL
Elbise,giyecek.:GEYGİ
Elbise.:CAME
Elbisede bir tür kol kesimi.:JAPONE
Elbiselerde kumaşların altına konulan ve
beslemeye yarayan astar.:FODRA
Elçi atama onay yazısı : AGREMAN
Elçiliğe bağlı uzman:. ATAŞE
Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle
ilgili olan görevli. : KANÇILARYA
Elçilik veya konsolosluklarda çalışan
koruma memuru. : KAVAS
Elde edilen başarı,verim gücü.:PERFORMANS
Elde yada makinede işlenmiş süslü şerit.
: FİSTO
Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve
ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ.
: KİRMAN : KİRMEN
Eldeki haritaya göre arazi üzerinde bir
parseli kazıklarla belirtme.:APLİKASYON
Eldiven ve giysi yapımında kullanılan
bir tür yumuşak deri. : NAPA
Ele başı. : SERGERDE
Elek ve kalbur üzerinde kalan iri
taneler.: İRİNTİ
Elek,kalbur.:GIRBAL
Elek. : KALBUR
Elektrik akım şiddeti temel birimi.
yeğinlik:AMPER
Elektrik akımının
şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç. :REOSTA
Elektrik direnç birimi. : OHM
Elektrik geriliminde evre.:FAZ
Elektrik kutusu. : BUAT
Elektrik sıgası birimi. : FARAD
Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte
üretildiği teknoloji. : KOJENERASYON
Elektrikli bir mıknatısın manyetik
alanıyla indüklenen elektrik üreteci. : MANYETO
Elektriksel kapasite.:SIĞA
Elektroensefalografi’nin kısaltması.:EEG
Elektrokardiyografiyi simgeleyen
harfler.:EKG
Elektron,proton,nötron gibi atomu
oluşturan parçaların her biri.:PARTİKÜL
Elektrondan ağır,protondan hafif bir
atom cisimciği :MEZON
Elektroniğin egemen olduğu bir müzik
türü.:NEWAGE
Elektronik fon transferinin kısaltması.:EFT
Eleman,unsur.: ÖGE
Elemanları belirli bir sıraya göre
dizili bir kümedeki konum yada yer.:RANK
Element veya bileşikleri oluşturan ve
onların özgül niteliklerini gösteren en küçük birim,madde.:MOLEKÜL
Elemler. : ALAM
Eleştirel basım.:EDİSYONKRİTİK
Eli açık, cömert, yiğit. :
AKI: KERİM : KOÇAK
Eli ya da ayağı sakat olan kimse. :
ÇOT : ŞOT
Elin ve özellikle tırnakların bakımı.:MANİKÜR
Elinden iş gelmeyen, beceriksiz ve ağır
davranışlı kimseye halk arasında verilen ad. : LONGUR
Eline,ayağına çabuk,çevik,atik.:ÇALAK
Elle örülerek yapılan yassı halat.:KALÇETE
Elle sürülen, küçük çocuk arabası. :
PUSET
Elle yapılan kalın,seyrek,gelişigüzel
dikiş. :OYULGAMA:OYULGA
Elleri soğuktan korumak için kullanılan
astarlanmış kürk,el kürkü.:MANŞON
Ellerinde,parmaklarında hiçbir sakatlık
olmamasına karşın ruhsal sebeplerle yazma melekesini yitirmek : AGRAFİ.
Elli iki kağıtlık iki deste ile ve iki
kişi arasında oynanan bir iskambil oyunu.:KRAPET
Elli kağıtla oynanan bir iskambil oyunu.:FİTİL
Elli şiniklik tahıl ölçeği. : MUT
Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç
bölümü. : EŞELEK
Elmas,yakut gibi değerli
taşlar,mücevher.: CEVAHİR
Elmas,zümrüt vs değerli taşların
tartısında kullanılan 2 desigramlık ölçü birimi.:KIRAT:KARAT
Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her
biri. : FAÇETA
Elverişsiz durum,engel.:HANDİKAP
Elyafından ip ve çuval yapımında
yararlanılan bir bitki türü.:JÜT
Emanet.İnam. : VEDİA
Embriyon,rüşeym.:OĞULCUK
Emekçi topluluğu. : PROLETARYA
Emevilerin 8. yüzyılda Bizans’a karşı
giriştikleri savaşlarda öne çıkmış Arap komutanı.:BATTAL GAZİ
Emiliano Zapata’nın devrim planı. :
AYALA
Emir subayı.:YAVER
Emirler. : EVAMİR
Emirlik, beylik. : EMARET
Emme,soğurma. : MAS
Emmeç. : ASPİRATÖR
Emniyet yayı. : SUSTA
Emzikli şişe.:BİBERON
En az : EKAL
En azından, hiç olmazsa. : LAAKAL
En basit konularda bile karar verip
harekete geçmeyi engelleyen, hastalık derecesinde ilerlemiş irade zayıflığı.
: ABULİ
En beyaz.:BEYZA
En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı
küçük balıklara verilen ad. :ÇİTARİ
En büyük temsilcisi Handel olan dinsel
müzik formu.:ORATORYO
En büyük ustası Montaigne olan yazı
türü. : DENEME
En büyük. : EKBER : AZAM.:KÜBRA:ULU
En cömert,en şerefli.:EKREM
En çok bağlarda görülen, asalak bir
mantarın oluşturduğu bitki hastalığı. : MİLDİYU
En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil
ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.:LÖS
En elverişli durum. : OPTİMUM
En eski jeolojik sistem.:AZOİK
En gelişmiş konuşma yeteneğine sahip
papağan cinsi. : JAKO
En ince bulgur.:DÜĞÜ
En iri geyik. : MUS
En iyi,en üstün.:ALİYYÜLALA
En iyi,en yüce yer.:SADR
En iyi.:DANİSKA
En iyisi,en güzeli,en üstünü.:FERİŞTAH
En kalın sesli,yaylı bir çalgı türü.:KONTRBAS
En kısa zaman.: AN
En küçük boylu yarış yelkenlisi. :
KADET
En küçük izci kuruluşu. : OBA
En küçük topçu birliği. :BATARYA
En parlak. :ENVER
En sinsi bir eza gibidir geçmeyen
zaman.(Yahya Kemal)
En son. : HATEM
En tiz erkek sesi. : TENOR
En uç,en son,aşırı. : EKSTREM
En uzun yol koşusu (42,195 m’lik). :
MARATON
En ünlü iki Alman destanından biri.:NİBELUNGEN
En yüksek değer.: KEMAL
En,genişlik.:ERB
Encümen. : YARKURUL:KOMİSYON:ALT
KURUL
Endonezya plakası. : RI
Endonezya, Malezya gibi ülkelerde hem
erkek, hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş
parçası. : SARONG
Endonezya’da dolmuş olarak kullanılan üç
tekerlekli araba.:BEMO
Endonezya’da düzenlenen geleneksel öküz
yarışlarına verilen ad.:KARAPAN
Endonezya’da etkin bir yanardağ.:MERAPİ
Endonezya’da takımadalar. : ARU
Endonezya’da yakılarak açılmış
tarlalarda yapılan göçebe tarımı.:LADANG
Endonezya’da yapılan ve karanfille
kokulandırılan bir sigara türü.:KRETEK
Endonezya’da yaşayan ve mavi peri kuşu
da denilen ötücü kuş. : İRENA
Endonezya’da yetişen bir karabiber
türünün meyvelerine verilen ad. : KEBABİYE
Endonezya’nın Cava ve Bali adalarına
özgü,vurmalı çalgılardan oluşan orkestra.:GAMELAN
Endonezya’nın para birimi.: RUPİ.:RUPİAH
Endonezya’nın plakası.:RI
Endonezya’nın Sumatra adasında bir
bölge. : ACEH
Endonezya’nın Sumatra adasında yaşayan
Müslüman bir halk.:AÇELER
Endonezya’ya özgü bir gölge oyunu.:VAYANG
Endonezya’ya özgü,daha çok vurmalı
çalgılarından oluşan orkestra.:GAMELAN
Endonezya’yı oluşturan adalardan biri.
: BALİ
Endülüs Emevilerinde çeşitli saray ve
harem hizmetlerinde görev yapan hadım edilmiş Slav kölelerine verilen ad.
:SEKALİBE
Enerji.: ERKE
Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri.:AVARIZ
Engel,uymazlık,sakınca.BEİS
Engel. : KET
Engerek yılanı. : EFİ
Enine boyuna, her yönü ile.: ARİZAMİK
Enine,enlemesine. : ARZANİ
Enis Batur’un bir romanı. : ELMA
Enli çember.:KASNAK
Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan
yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim. : CİCİM
Ensiz tahta.:TİRİZ
Epikurosçulara ve Stoacılara göre
mutluluğun temeli olan mutlak ruh dinginliği.:ATARAKSİYA
Er bezi,testis.:HUSYE
Erbainden sonra gelen,31 Ocakta başlayan
elli günlük kış dönemi.: HAMSİN
Erbezlerinin yangılanıp şişmesi. :
ORKİT
Erdem ve meziyette birbiriyle yarışma.:TEFAZÜL
Erden çavuşa kadar olan askerlere
verilen ad. : ERAT
Erendiz Atasü’nün bir öykü kitabı. :
UÇU
Erganun.:ORG
Ergenlik çağına ulaşmamış erkek çocuk.:SABİ
Erginlik.:RÜŞT
Erik,kayısı gibi ağaçlardan sızan bir
tür zamk. : KEDİBALI
Erik.:ALU
Erim. : MENZİL
Erime durumundaki madenlerin yüzeyinde
toplanan madde.:DIŞIK:CÜRUF
Erime. : ZEVEBAN
Erimekte bulunan buzun sıcaklığı ile
kaynar suyun buhar sıcaklığı arası seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcak
ölçer.:REOMÜR
Erimekte plan buzun sıcaklığını 32
santigrat derece,kaynar suyun buhar sıcaklığını 212 santigrat derece
gösterebilecek biçimde derecelenmiş bulunan bir tür termometre.:FAHRENHAYT
Eristik.:DİDİŞİM
Erişim. : MUVASALA
Erişkin.:KAHİL: KAHYA
Erişmiş. : NAİL
Eritilmiş ve birazı yakılmış şekerle
yapılan şekerleme.:KARAMELA
Eritre’nin başkenti.:ASMARA
Eritre’nin para birimi.:NAKFA
Eriyen elektrotla, karbondioksit
koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG
Eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılan
akasya,kitre,sütleğen gibi bazı ağaçların kabuklarından sızarak
donan,renksiz veya sarı kırmızımtırak renkte amorf madde. : ZAMK
Eriyik. : MAHLUL
Erkeğin eşi,zevce. :REFİKA.:
AYAL:ZEVCE
Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen
olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine
dayanan ideoloji.:MAŞİZM
Erkek balığın tohumu.:SÜT
Erkek boyun atkısı. FULAR
Erkek boz deveye yedi yaşından sonra
verilen ad.:LÖK
Erkek cinsel organlarının
işlevlerini,hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:ANDROLOJİ
Erkek çocuk. : KIZAN
Erkek dans eşi. :KAVALYE
Erkek deve,iki hörgüçlü deve.:BUĞRA
Erkek doğum hekimi.:LAVTA
Erkek evlat,oğul.:MAHDUM
Erkek geyik. : HONA
Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM
Erkek hemşire,korkunç güzel örneklerinde
olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen
ad.:OKSİMORON
Erkek hindi. : GURK
Erkek için yürekli,yiğit anlamında.:KOÇAK
Erkek kardeş.:DADAŞ
Erkek keçi.:ERKEÇ
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve
yaşlı olanı.: BABAÇ
Erkek masajcı.:MASÖR
Erkek ördek. : SUNA
Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın
saçı.:ALAGARSON
Erkek torun.:HAFİT
Erkek üreme organlarından ersuyu
kanalının, kısırlaştırma ya da enfeksiyonu önleme amacıyla kesilmesi. :
VAZEKTOMİ
Erkek ve dişinin birbirlerine karşı
duydukları istek,şehvet.:KÖSNÜ
Erkek ya da dişi üreme hücresi. :
GAMET
Erkek yardımcı.:YAMAK
Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda
öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE
Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ
Erkeklere ait özel konut. :
GARSONİYER
Erkeklerin gece ziyafetlerinde,galalarda
ve gece eğlencelerinde giydikleri önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı bir
giysi türü.:SMOKİN
Erkeklerin giydiği,genellikle
keçeden,ucu sivri veya yüksek başlık.:KÜLAH
Erkekliği güçlü,çok eski bir Mısır
tanrısı.:MİN
Erkekliğin ya da dişiliğin
belirlenmesinde rol oynayan kromozom.:ALOZOM
Erkeklik organı. : ZEKER
Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. :
ANANET
Erken bunama. : ŞİZOFRENİ
Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE
Erken olgunlaşan ince kabuklu bir çeşit
siyah üzüm.:DİMNİT
Ermeni asıllı Osmanlı tiyatro oyuncusu
(Aznif Hanım diye de bilinirdi).:HRAÇYA
Ermeni müziğine özgü, kavala benzer bir
çalgı. : DUDUK
Ermeni saz şairlerine verilen ad. :
AŞUĞ
Ermenistan’ın başkenti.:ERİVAN
Ermenistan’ın kendi dilindeki adı.
: HAYASTAN
Ermenistan’ın para birimi.:DRAM
Ermiş,Kum ve Köpük,İnsanoğlu İsa,Sözler
gibi yapıtları dilimize de çevrilmiş Lübnan asıllı ABD’li yazar ve şair.:HALİL
CİBRAN
Erotik, şehevi : KÖSNÜL
Erozyon etkisiyle oluşmuş,yumuşak
engebeli yeryüzü parçası,yontukdüz.:PENEPLEN
Erteleme. : TECİL
Erzak odası. : KİLER
Erzincan ve Tunceli yöresine
özgü,sarımsaklı yoğurtla yapılan ve zerefet de denilen bir tür hamur yemeği.:BABUKKO
Erzincan yöresine özgü siyah üzüm cinsi.:CİMİN
Erzincan,Tunceli,Elazığ,Bingöl illerinde
üretilen tanınmış bir tulum peyniri.:ŞAVAK
Erzincan’da bir kaplıca ve buradan
çıkarılan tanınmış maden suyu. : BÖGERT
Erzincan’da ünlü bir şelale.:GİRLEVİK
Erzincan’ın bir ilçesi. : İLİÇ
Erzincan’ın Tercan ilçesinde kendi adını
taşıyan kümbetiyle de tanınmış Saltuklu emiresi.:MAMAHATUN
Erzincan-Refahiye karayolunda bir dağ
geçidi. : SAKALTUTAN
Erzurum ilinde bir göl ve çağlayan. :
TORTUM
Erzurum ilinde,Türkiye’nin en yüksekten
dökülen şelalesi.:TORTUM
Erzurum yöresinde “saya” törenine
verilen ad. : KALİK
Erzurum yöresine özgü,yoğurt ve yarmayla
yapılan çorba.:DEN
Erzurum’da Oltu ilçesine özgü, “yatık
döner” de denilen bir tür kebap. : CAĞ
Erzurum’da ünlü bir medrese.:YAKUTİYE
Erzurum’daki çifte minareli medresenin
bir başka adı.:HATUNİYE
Erzurum’un Pasinler ilçesinde bir
kaplıca.:ALİ PAŞA
Erzurum’un Uzundere ilçesinde, ünlü bir
Gürcü kilisesi. : ÖŞKVANK
Esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir
minenin,gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla
gerçekleştirilen süsleme tekniği.:SAVAT
Esenlik dilemek. : SELAM
Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG
Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların
köpeğinin adı. : KITMİR
Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA
Esir çocuk. : BEÇE
Esirgeyici,merhametli.:RAUF
Esirler.:ÜSERA
Eski toplarda kullanılan mermi
ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap.:ŞARAPNEL
Eski dilde bir yazıya eklenen
parça. : ZEYİL
Eski adı Seylan olan ülke. :
SRİLANKA
Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde
biri. : DİRHEM
Eski Ahit’in altı değişik metnini
bütünleştiren “Heksapla” adlı yapıtıyla ünlü, erken dönem Yunan kilisesinin
en önemli ilahiyatçısı. : ORİGENES
Eski Asur kenti. : NİNOVA
Eski ayakkabı. : KELİK
Eski Babil başkentlerinden biri.:LARSA
Eski bez parçası,paçavra. : ÇAPUT
Eski biçimine çevirme. : İRCA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi. :
FARAK
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.(1283
gramlık). :OKKA
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.:BATMAN
Eski bir Avrupa kavmi.:KELT
Eski bir çalgı. : MAR
Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN
Eski bir hacim ölçüsü.: KA
Eski bir Hindu tapınağı tipi.:ASANA
Eski bir Mısır tanrısı.:PTAH
Eski bir salon dansı.: KADRİL
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,:
SA
Eski bir tüfek. : KARABİNA
Eski bir Türk çalgısı.:IKLIĞ
Eski bir Türkistan parası.:KİPEK
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68
santimetreye eşit).: ARŞIN
Eski bir uzunluk ölçüsü.(65 cm boyunda).
: ENDAZE
Eski çağ Roma yapıtlarında bulunan
tuhaf,gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslubu.:GROTESK
Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve
sanat bakımından inceleyen bilim dalı.:ARKEOLOJİ
Eski çağlardan kalma yapıt. : ANTİKA
Eski çağların en büyük hekimlerinden
biri olan ve deneysel fizyolojinin kurucusu sayılan eski Yunanlı hekim. :
GALENOS
Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini
sağlayan düzen ilkesi.:TAO
Eski Çin kaynaklarında güreşe verilen
ad.:JİAO ÇU
Eski dide dullar.:ERAMİL
Eski dilde surat,yüz. : RU
Eski dilde acıyan. : RAİF
Eski dilde adalet,doğruluk.:ADL
Eski dilde adet, tören. : DEB
Eski dilde ağırbaşlılık, vakar. :
VAK
Eski dilde ağız. : FEM
Eski dilde ağız.:DEHEN
Eski dilde ağlatma. : IBKA
Eski dilde akıllı. : LEBİBE
Eski dilde aktar anlamında sözcük.:ATTAR
Eski dilde alametler, işaretler. :
ALAİM
Eski dilde alın. : NASİYE
Eski dilde altın. : ZER
Eski dilde ameller, istekler. AMAL
Eski dilde anahtar.:MİFTAH
Eski dilde anlama,kavrama,kavrayış.:FEHİM
Eski dilde anne. : EM.: ÜM.:MADER
Eski dilde Aralık ayı. : BİRİNCİ
KANUN : İLK KANUN
Eski dilde arka,sırt.:ZAHR
Eski dilde arkası sıra.: DERADAP
Eski dilde arkeoloji.:ATİKİYAT
Eski dilde asla,hiçbir zaman. : EBEDA
Eski dilde aslan. : ŞİR : ESED
Eski dilde aslan.:ESED
Eski dilde asma,bağ kütüğü.:REZ
Eski dilde astrolog.:NÜCUMİ
Eski dilde aşçı.:AŞPEZ
Eski dilde aşiretler,oymaklar.:AŞAİR
Eski dilde at, beygir. : ESB
Eski dilde atasözü.:DARBIMESEL
Eski dilde ateşler. : NİRAN
Eski dilde atik,çevik.:ÇALAK
Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR
Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR
Eski dilde ayna. : MİRAT
Eski dilde ayrı durma.Sıkma, sıkarak
bağlama. : ŞET
Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE
Eski dilde azı dişi.: NAB
Eski dilde baba Cet. : EB
Eski dilde bağırsaklar. : EMA
Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama.:
TAKYİT
Eski dilde balık. : MAHİ
Eski dilde balta.: TEBER
Eski dilde başhekim.:SERTABİP
Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ
Eski dilde bayrak,sancak.:RAYET
Eski dilde belediye . : URAY
Eski dilde belirti. : NİŞANE
Eski dilde bencillik.:ENANİYET
Eski dilde benzer,eş,aynı anlamında
sözcük.:NİD
Eski dilde berber. :PERUKAR
Eski dilde berrak,duru.:NAB
Eski dilde beşte bir.:PENÇİK
Eski dilde beyaz şaraba verilen ad.:ZERAB
Eski dilde beyazlanma,ağarma anlamında
sözcük.:İBYİZAZ
Eski dilde bırakma,salıverme.:ITLAK
Eski dilde biçimsel anlamında bir
sözcük.:SURİ
Eski dilde bilgiçlik taslayan.:MALUMATFURUŞ
Eski dilde bilmeceler.:ELGAZ
Eski dilde bin sayısı.:ELF
Eski dilde bir şeyin geçmişi.:SİBAK
Eski dilde bir yazıya eklenen parça.
: ZEYİL
Eski dilde bisiklete verilen ad.:DERRACE
Eski dilde
bitiştirme,birleştirme,iki şeyi birbirine ekleme. : İLSAK
Eski dilde boy,endam. : KAD
Eski dilde boylam. : TUL
Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür
boru.:NEFİR
Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK
Eski dilde böğürtlen.:BÜK
Eski dilde burun ucu. / Hayvanların
burun ucu.: KALAK
Eski dilde burun.:ENF
Eski dilde bülbül. : ANDELİB
Eski dilde cam,kristal.: MİNA
Eski dilde cehennem. : TAMU
Eski dilde cehennem.:NİRAN
Eski dilde cıva. : ABEK
Eski dilde cömertlik,iyilikseverlik.:SEMAHAT
Eski dilde çekinme, razı olmama. :
İBA
Eski dilde çekirge. : MİK
Eski dilde çeyrek. : RUBU
Eski dilde çizme. : MUSE
Eski dilde çocuklar.:EFTAL
Eski dilde çok bağışta bulunan. :
MİNAM
Eski dilde çok konuşan,geveze
anlamındaki sözcük.:RAAD
Eski dilde çok olma durumu, çokluk,
bolluk. Kalabalık. : KESRET
Eski dilde çok sık kadın boşayan erkek.
: MITLAK
Eski dilde çöl. : TİH
Eski dilde çukur.:ÜKRE
Eski dilde dağ eteği, çayırlık,
çimenlik. : RAG
Eski dilde dağ kırlangıcına verilen ad.:UVVAR
Eski dilde dağ.:CEBEL
Eski dilde dağ.:KUH
Eski dilde daha doğru, en sağlam. :
ASAH
Eski dilde damar.: REG
Eski dilde damla hastalığı.:NIKRİS
Eski dilde davul.:TABL
Eski dilde değme,dokunma. : MES
Eski dilde delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ
Eski dilde demir. : AHEN
Eski dilde deri kalkan.:DARAKA
Eski dilde derin hale getirme. : İKAR
Eski dilde derinlik.:UMK
Eski dilde derinlikler. : AMAK
Eski dilde deve.:ŞÜTÜR
Eski dilde devirler,çağlar,zamanlar.:EDVAR
Eski dilde dışarı çıkarma,dışarı atma.
: ITRAH
Eski dilde dilek.:KAM
Eski dilde dilenci.: SAİL.:GEDA
Eski dilde dilsiz.:EBKEM
Eski dilde dinç, güçlü, kuvvetli. :
TÜVANA
Eski dilde dinlenme,istirahat.:AJ
Eski dilde diyalektik.:CEDEL
Eski dilde doğuştan kör. : NABİNA
Eski dilde doku. : NESİÇ
Eski dilde dokumacılıkta,tüle benzer
ince ve saydam bir kumaş.:SAKANGUR
Eski dilde dolum, dolma, doluluk. :
MELA
Eski dilde dostlar, arkadaşlar. :
İHVAN
Eski dilde doyurma.:İŞBA
Eski dilde dökme,akıtma.:İRAKA
Eski dilde dölleme,döllenme.: İLKAH
Eski dilde dönek.:ALLAK
Eski dilde dönence.: MEDAR
Eski dilde dördüncü.:RABİA
Eski dilde dörtte bir,çeyrek.:RUBU
Eski dilde dudak. : LEB
Eski dilde duruşma.:MURAFAA
Eski dilde duvar. : DAR
Eski dilde düğün yemeği./Saadet,
mutluluk. : URS : URAS
Eski dilde düşman . : ADU
Eski dilde düşmanlar, hasımlar. :
HUSUM
Eski dilde eczacı.:İSPENÇİYAR
Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ
TEŞRİN
Eski dilde ekmek. : NAN
Eski dilde el ustalığı.:ZANAAT
Eski dilde el.:DEST
Eski dilde elbise,çamaşır.:CAME
Eski dilde elma: . : SİB
Eski dilde en azından., asgari. :
LAAKAL
Eski dilde en sefiller,pek aşağı.:ESFEL
Eski dilde en sonra bulunan, sonuncu.
: HATEM
Eski dilde en tatlı.: AZEB
Eski dilde engel,uymazlık.:BEİS.:HAİL
Eski dilde enine, enlemesine. :
ARZANİ
Eski dilde er, erkek. : NER
Eski dilde erik. : ALU
Eski dilde erkeğin kadını boşaması.:TALAK
Eski dilde erkek evlatlar.:PÜSERAN
Eski dilde erkekler.: RİCAL
Eski dilde eskiler anlamında sözcük.:ATAİK
Eski dilde estetik. : BEDİA
Eski dilde eş,zevce.:REFİKA
Eski dilde eşek .: HAR
Eski dilde eşik.:ASİTANE
Eski dilde et. : LAHM
Eski dilde etek. : DAMEN
Eski dilde eziyet,sıkıntı,azap.:RENC
Eski dilde faiz.:RİBA
Eski dilde fakat,ama,ancak anlamında
sözcük.:LİK
Eski dilde feryat anlamında sözcük.:AVL
Eski dilde fiiller,eylemler anlamında
sözcük. :EFAL
Eski dilde frengi hastalığına verilen
ad.:ATEŞEK
Eski dilde gayri, başka. : SİVA
Eski dilde gazete. : CERİDE
Eski dilde gece. : ŞEB : LEYL
Eski dilde geceler : LEYAL
Eski dilde geçip gitme, sona erme.:
MÜRUR
Eski dilde gelin. Gelin,yeni evlenmiş
kadın. : ARUS
Eski dilde gelin.:ARUS
Eski dilde gemi demiri.:MİRSAT
Eski dilde gemi. : SEFİNE : SABİHA :
KEŞTİ
Eski dilde geometri.:HENDESE
Eski dilde gerdek. : ARİS
Eski dilde geri çeviren,reddeden.
:RAD
Eski dilde geri döndürme,geri çevirme.:REKS
Eski dilde gidiş, gelip gitme. :
REFTİ : REFT
Eski dilde giyen,giyinmiş.:LABİS
Eski dilde giysi,giyecek.:RUBA.:LİBAS
Eski dilde gizem.:RAZ
Eski dilde gökbilim,astronomi.:FELEKİYAT
Eski dilde gökkuşağı.:TİRAJE
Eski dilde gömlek. : KOMİS
Eski dilde görme.:RÜYET
Eski dilde gösterme.:İRAE
Eski dilde göz. : AYN: DİDE
Eski dilde gözyaşı.:EŞK
Eski dilde güç, iktidar elde etme
anlamında sözcük. : NAMİYE
Eski dilde güçsüz bırakma. : İHAN
Eski dilde gün.:RUZ
Eski dilde gün.:YEVM
Eski dilde günaha sokma,günah işletme.:İSAM
Eski dilde güneş yada ay tutulması.
: KESF
Eski dilde güneş.:ŞEMS
Eski dilde günlük olayların yazıldığı
defter. :RUZNAME
Eski dilde güreş. : AFTAB
Eski dilde gürültü. Savaş. : VEGA
Eski dilde güzel kokulu şey. : ŞEMİME
Eski dilde haberci,ulak.: SAİ
Eski dilde halkın İstanbul’daki
yabancılara,özellikle Fransızlara verdiği ad.:DİDON
Eski dilde hasta.:BİMAR
Eski dilde hastalık , dert. : DA
Eski dilde hastalık.:MARAZ
Eski dilde hastalıklar.:EMRAZ
Eski dilde hazırlama,yerleştirme.:TABİYE
Eski dilde herhangi bir şeyin küçük
parçası.:ŞİRZİME
Eski dilde hesap defteri.. : ABAR
Eski dilde hesap, tahmin, istatistik.
Araştırma, inceleme. : AMAR
Eski dilde hevesler, istekler. : EHVA
Eski dilde hiddet, öfke, kızgınlık. :
KAKINÇ
Eski dilde hokkabazlık, el çabukluğu.
: ŞABEZE
Eski dilde hor görülen,aşağılanmış olan.:AHKAR
Eski dilde horoz.:DİK
Eski dilde hükümetin,hazinenin malı
olan,beylik.:MİRİ
Eski dilde ılgın ağacı.: AC
Eski dilde ibadet etme.:TAAT
Eski dilde ibadet.:KUNUT
Eski dilde iç,öz,asıl,merkez.:SAMİM
Eski dilde içi taşla örülü kuyuya
verilen ad.:RES
Eski dilde idare etmek., temize
çıkarmak. : ABRAMAK
Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB
Eski dilde ikiz anlamında sözcük.:TEVEM
Eski dilde İkizler burcu.:CEVZA
Eski dilde iklimler.:EKALİM
Eski dilde ilkbahar.:NEVBAHAR
Eski dilde inciler.:ENACİL
Eski dilde insanlar, kimseler. :
KESAN
Eski dilde integral.
:TAMAMİ
Eski dilde intikam. : SAR
Eski dilde it üzümü.:BAREC
Eski dilde iyi cins at. : SAFİN
Eski dilde kadın.: ZEN
Eski dilde kadınca,kadın gibi.:ZENANE
Eski dilde kadınlar, kızlar. : İNAS
Eski dilde kahramanlar, yiğitler. :
ASÜD
Eski dilde kale hendeği. : UR
Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA
Eski dilde kalın kafalı.:GABİ
Eski dilde kalın sopa,değnek.:MATRAK
Eski dilde kamış. : NAY
Eski dilde kan pıhtısı. : ALAK
Eski dilde kan. : DEM.:HUN
Eski dilde kanat.:BAL
Eski dilde kansere verilen ad.:AKİLE
Eski dilde kapı önü,eşik.:ASİTAN
Eski dilde kaplan.:BEBİR
Eski dilde karanlık.:ZULMET
Eski dilde karınca. : MUR
Eski dilde karında su biriktirme
hastalığı. : AMAR
Eski dilde kartal takım yıldızının adı.:UKAB
Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ
TEŞRİN:SONTEŞRİN
Eski dilde kaş.: EBRU
Eski dilde katıksız,saf.:RAİK
Eski dilde kaz.: BAT
Eski dilde kazalar,belalar.:AVARIZ
Eski dilde kemik. : AZM
Eski dilde kent,şehir. :ŞAR
Eski dilde kesin bilgi,sağlam kanıt.:İKANİ
Eski dilde kılıç. : TİG .:SEYF
Eski dilde kırmızı renkli olan. :
LALİN
Eski dilde kilise çanı.:NAKUS
Eski dilde kimse. :
KİMESNE
Eski dilde kimseler, insanlar. :
KESAN
Eski dilde kip.:SIYGA
Eski dilde kirpikler.:MÜJGAN
Eski dilde koku. : BU
Eski dilde kolay. : ASAN
Eski dilde konsolos.:ŞEHBENDER
Eski dilde korkan, ürkek. : REMENDE
Eski dilde korku,heyecan.:REV: BİM
Eski dilde kovma. : İBAD
Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR
Eski dilde köle,kul anlamında bir
sözcük.:RAKABE
Eski dilde köpek. : SEG : SEK
Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET
Eski dilde kötü iş yapma,kötülük etme.:İRTİKAP
Eski dilde kötülükçü,fesat kimse.
:ŞERİR
Eski dilde köyle
ilgili,köylü. :RUSTAİ
Eski dilde kucak.:AGUŞ
Eski dilde kumaş. : KALA
Eski dilde kural dışı,uyumsuz.:ŞAZ
Eski dilde kurban bayramı. : ADHA
Eski dilde kuş gagası. :NUL
Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT
Eski dilde kuvvetler,güçler.:KUVA
Eski dilde küçük mızrak.
:NİZEK
Eski dilde lanet sözü. : LAN
Eski dilde mektup, mesaj ulaştırma.
: BELAĞ
Eski dilde mermer.:RUHAM
Eski dilde mezarlar,kabirler.:MEDAFİN
Eski dilde mimaride yapıları örten süslü
çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski dilde mizah sanatı.:MÜZAHE
Eski dilde mum, balmumu.: ŞEM
Eski dilde mutlu etme, mutluluk verme.
: İSAD
Eski dilde mühür. Yüzük gibi parmağa
takılan mühür. : HATEM
Eski dilde müjde, müjdeli haber. :
SAVA
Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu
andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN
Eski dilde mürettebat.:TAİFE
Eski dilde narin, ince, dokunaklı,
hassas. Merhametli, çok acıyan. Yufka yürekli, açıyan. (İslam hukukunda:
Köle). : RAKİK
Eski dilde nevale,azık. : TUŞE
Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ
KANUN:KANUNUSANİ
Eski dilde odun,ağaç. :UÇARI
Eski dilde oğul,evlat.:İBN
Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ
Eski dilde ok.. : TİR
Eski dilde Oklar. NİBAL
Eski dilde on sayısı.:AŞR
Eski dilde onarma.:REM
Eski dilde ondalık.:AŞARİ
Eski dilde onluklar.:AŞERAT
Eski dilde orak.:DAS
Eski dilde otlar. : ERA
Eski dilde oturan, oturmuş anlamında
birleşik sözcükler oluşturan sözcük. : NİŞİN
Eski dilde öç,intikam.:SAR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE
Eski dilde öfke.:RİS
Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ
Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE :
NUSH
Eski dilde ömürler, hayatlar, yaşlar.
: AMAR
Eski dilde önce davranma.:TAKADDÜM
Eski dilde öncü.:TALİA
Eski dilde örtme, gizleme.: SETR
Eski dilde örtüler,zarlar anlamında
sözcük.:AGŞİYE
Eski dilde örümcek. : ANKEBUT
Eski dilde özdeyiş.:KELAMIKİBAR
Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar.
: AHRAR
Eski dilde papağan. :TUTİ
Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK
Eski dilde parlama.:LEM
Eski dilde parlayan,parlak.:ŞARIK
Eski dilde peçe,yaşmak. : LİSAM
Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA
Eski dilde pirinç. : ERZ
Eski dilde rüzgar, esinti. : RİH
Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında
sözcük.:NAB
Eski dilde sağır. : ASAM
Eski dilde salya.:RİK
Eski dilde sanık.: MAZNUN
Eski dilde satın alma.:İŞTİRA
Eski dilde satrançtaki vezir taşı.:
ASAF
Eski dilde satrançtaki vezir. :
FERZ
Eski dilde sefil, pek aşağı. : EZFEL
Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL
Eski dilde sevinçli,neşeli.:ŞADAN
Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK
Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB
Eski dilde sığır çobanı.: RAİ
Eski dilde sıhhi. : ZENİ
Eski dilde sıkıntı verici.:MUKASSİ
Eski dilde siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT
Eski dilde sol taraf.:YESAR
Eski dilde soluk,nefes.:DEM
Eski dilde sorgu yargıcı. : MÜSTANTİK
Eski dilde soylular,aristokrasi.:ZADEGAN
Eski dilde sövme,sövgü. :ŞETİM
Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE
Eski dilde su.. : AB : MA
Eski dilde suda yüzme.:SİBAHAT
Eski dilde sultanlar.:SELATİN
Eski dilde sundurma.:REVAK
Eski dilde surat, yüz. : RU
Eski dilde sülük. : ALAK
Eski dilde sünnet etme.:HİTAN
Eski dilde süreç.:VETİRE
Eski dilde süs.: ZİVER
Eski dilde şairler.:ŞUARA
Eski dilde şarap.. :HAMR.:MÜL:NUŞDARU
Eski dilde şehir.:ŞAR
Eski dilde şehvet,cinsel birleşme
anlamında sözcük.:BAH
Eski dilde şehvet.:BAH
Eski dilde şiddetli ceza,ibret.:NEKAL
Eski dilde şiirler.:EŞAR
Eski dilde şişme, kabarma. : AMASA
Eski dilde şöhret, ün. : NENG
Eski dilde şüpheci, kuruntulu kimse için
kullanılan sözcük. : MERAKİ
Eski dilde şüphecilik (felsefede). :
İNADİYE
Eski dilde tabi olanlar.:TEBE
Eski dilde taç.: İKLİL
Eski dilde taçlar. : TİC
Eski dilde tahtlar. : ERAİK
Eski dilde takım,çeşit.:MAKULE
Eski dilde tanrılık vasfı,tanrısallık.:ULUHİYET
Eski dilde tarak. : ŞANE
Eski dilde tasarlama.:TASMİM
Eski dilde taş. :SENG
Eski dilde taşları parçalamakta
kullanılan büyük çekiç.:MİTİN
Eski dilde terim.:ISTILAH
Eski dilde ticaret.:TECİM
Eski dilde titreyiş, titreme. : RAŞE
Eski dilde toplama. : İCMA
Eski dilde toz,toprak.:GUBAR
Eski dilde trigonometri.:MÜSELLESAT
Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA
Eski dilde tuz. : NEMEK
Eski dilde Türkler anlamında sözcük.
: ETRAK
Eski dilde uğursuzluk. : HUSUM
Eski dilde unutma.:NİSYAN
Eski dilde uyunacak yer,yatak odası.:MENAM
Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM
Eski dilde uzaklık, ara. : KAB
Eski dilde ülser.:KARHA
Eski dilde üzengi.: RİKAB
Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda
veya mektuba verilen ad.:RAKİME
Eski dilde üzüm. : İNEB
Eski dilde üzüntü, kaygı, : HEM
Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET
Eski dilde vurmak.:URMAK
Eski dilde yabancı.:BİGANE
Eski dilde yağmur,sağanak.:BARİS
Eski dilde yağmur.:MATAR
Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN
Eski dilde yalan.:ENİSAN
Eski dilde yanak.:İZAR
Eski dilde yara. : KARHA
Eski dilde yara.:ZAHM
Eski dilde yaradılış.:FITR
Eski dilde yardım. : NASR
Eski dilde yarım arşın veya 30,5 cm
uzunluğundaki ölçü birimi.Kadem.:AYAK
Eski dilde yasaklayan, engel olan.
: NAHİ
Eski dilde yaş,nemli.:RATİP
Eski dilde yazı dizisi.:TEFRİKA
Eski dilde yedi sayısı.
Eski dilde yemin etme. : İLA
Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN
Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.:
CEDİT
Eski dilde yıl. : AM
Eski dilde yılan.: MAR
Eski dilde yıldırım.: BARİKA
Eski dilde yıldız.:SİTARE
Eski dilde yıldızların belli bir
zamandaki yerlerini,durumlarını gösterir çizelge. : ZAYİÇE
Eski dilde yırtma. : ÇAK
Eski dilde yiğitler, kahramanlar. :
ASÜD
Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri
veren anlamında sözcük.: RAZİK
Eski dilde yumuşaklık,gevşeklik.:NERMİ
Eski dilde yumuşaklık.: NERM
Eski dilde yuva.:LANE
Eski dilde yuvar.:KÜREVYE
Eski dilde yüz örtüsü,peçe.:NİKAB
Eski dilde yüzyıl.: ASR
Eski dilde zalimler, zulmedenler. :
ZALEME
Eski dilde zaman, vakit. : ADAR
Eski dilde zaman.:EYN
Eski dilde zarif giyinen kimse. :
TİRENDAZ
Eski dilde zor.:TENG
Eski dilde zorluk, güçlük. Darlık,
sıkıntı. Zor iş. Tıp. : USRET:USR
Eski dilde,yenirce denilen yaraya
verilen ad.:AKİLE
Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık
simgesi olan tören başlığı.:TİARA
Eski el yazılarını okuma
bilgisi. :PALEOGRAFİ
Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI
Eski eşya.:PILIPIRTI
Eski Fars’ların,Medlerin ve Asurluların
kullandığı yazı.:ÇİVİYAZISI
Eski Filistin ülkesine verilen ad.:KENAN
Eski haline getirme.:İRCA
Eski Hindistan’ın en ünlü
hükümdarlarından biri.:AŞOKA
Eski hukukta rüşvet verenle alan
arasında aracılık edene verilen ad. : RAİŞ
Eski İran dininde aşk ve bereket
tanrısı. : ANAHİTA
Eski İran inanışında karanlık ve kötülük
tanrısı. : EHRİMEN
Eski İran’da hükümdarların taht
salonlarına ve bu salonu içeren önü sütunlu saraylarına verilen ad.:APADANA
Eski İran’da kullanılan Zerdüşt
takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı.
: ODİN
Eski İskandinav mitolojisinde evrenin
yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR
Eski İskandinav mitolojisinde okyanus
tanrısı.:AEGİR
Eski İstanbul evlerinde çatının döşemesi
tahta üstü çinko çatılı bölümü.:TAHTABOŞ
Eski İzlanda edebiyatı örneklerinin yer
aldığı yapıt. : EDDA
Eski Japon bozuk parası. : RİN
Eski Japon uzunluk ölçüsü.:Rİ
Eski Japonya’da soylular sınıfı:
İO
Eski Japonya’da tüccar sınıfı . :
CHONİN
Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES
Eski kitap alıp satan kimse.:SAHAF
Eski kitap alıp satan.:SAHAF
Eski kitap ciltlerinde bir yanından alt
kapağın dış kenarındaki sertaba bağlı,öbür yanı üçgen biçiminde olan parça.:MIKLEB
Eski konaklarda harem ile selamlık
arasındaki daire. : MABEYİN
Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp
yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluk.:VANDAL
Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin
ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı
yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA
Eski Mezopotamya halklarının ay tanrısı.:ENZU
Eski Mezopotamya halklarının deniz
tanrıçası. : TİAMAT
Eski Mezopotamya halklarının en önemli
bayramı.:AKİTU
Eski Mezopotamya halklarının en tanınmış
tanrıçası. : İŞTAR
Eski Mezopotamya halklarının gök
tanrısı. : ANU
Eski Mezopotamya halklarının koruyucu
tanrısı.:MARDUK
Eski Mezopotamya halklarının yazı ve
bilgelik tanrısı. : NABU
Eski Mısır dininde (KA) ve (AH) ile
birlikte ruhun başlıca görünümlerinden biri.:BA
Eski Mısır dininde bir tanrı.
:SERAPİS
Eski Mısır dininde evreni ve her şeyi
yaratan tanrı.:PTAH
Eski Mısır dininde güneşin ve yaratıcı
tanrının görünümlerinden biri. : ATUM
Eski Mısır inanışında ana tanrıça. :
İSİS
Eski mısır inanışında gök tanrıçası.:NUT
Eski Mısır tanrılarının asası. :
UAS
Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV
Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli
bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık.:SFENKS
Eski Mısır ve Yunan’da dikilmiş yekpare
bir taştan oluşan anıt.:STEL
Eski Mısır’da bereket ve hasat,üreme ve
doğurganlık tanrısı. : MİN
Eski Mısır’da doğan güneş tanrısı.:İHİ
Eski Mısır’da güneş kursu olarak
betimlenen güneş tanrısı. : ATON
Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON
Eski Mısır’da kişinin muska gibi
kullandığı atalarından kalma küçük vücut parçası.:AMULET
Eski Mısır’da korkunç görünümlü bir cüce
olarak betimlenen tanrı.:BES
Eski Mısır’da ölüler ülkesine verilen
ad.:İALU
Eski Mısır’da ölülerin koruyucu tanrısı.
: OSİRİS
Eski Mısır’da savaşçıların ve silahların
tanrıçası.:ANAT
Eski Mısır’da su aygırı avcısı olarak
betimlenen tanrı. : ONURİS
Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen
ad.:NOM
Eski Mısır’da taşımacılıkta kullanılan
bir tür tekne.: BARİ
Eski Mısır’da üretici güç. : KA
Eski Mısır’da,18. hanedandan dört
firavunun ismi: AMENOFİS
Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden
biri. : MİKERİNOS
Eski Mısır’ın en parlak dönemindeki
başkenti. :TEB
Eski Mısır’ın ölüler tanrısı.:ANUBİS
Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın
bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU
Eski mimarlıkta yapıları örten süslü
çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski Ortadoğu halklarının bereket
tanrısı. : BAAL
Eski Roma evlerinin ortasında,evin bütün
bölümlerinin açıldığı avlu.:ATRİUM
Eski Roma’da artık emeklilik hakkını
elde etmiş olan asker.:VETERANUS
Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler
dışında kalan yurttaşlara verilen ad.:PLEBLER
Eski Roma’da kullanılan bronz bir para
birimi.:SEMİS
Eski Roma’da soyluların oluşturduğu
siyasal parti.:NOBİLİTAS
Eski Roma’da ticaretle uğraşan zanaatkar
sınıf.:PLEB
Eski Roma’da vahşi hayvan ve av
tanrıçası.:DİANA
Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta
deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.:NOMAHYA
Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve
diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM
Eski Romalıların ulusal giysisi olan
geniş ve uzun harmani. : TOGA
Eski Rus kentlerinin tahkim edilmiş orta
mahallesine verilen ad. : KREMLİN
Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL
Eski salon danslarından biri ve bu
dansın müziği.:KADRİL
Eski Sparta’da halk meclisi.:APELLA
Eski Sümer su tanrısı. : EA
Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri
kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE
Eski tekkelerde dervişlerin yalnızca
ibadet etmek ve çile doldurmak için kapandıkları ,saraylarda ise girilmesi
yasak olan oda.:HALVETHANE
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir
parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL
Eski Türk çalgılarından biri. : MUGNİ
Eski Türk devletlerinde , özellikle
Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile
görevli vezir. : ATABEK
Eski Türk devletlerinde yolları koruyup
gözeten görevlilere verilen ad.:YASAVUL
Eski Türk gelenek ,görenek,töre ve
hayatına uygun,alafranga karşıtı. : ALATURKA
Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA
Eski Türk sanatında kağıt oymacılığına
verilen ad.:KAAT
Eski Türkçede rüşvet anlamında
kullanılan sözcük. :ORUNÇ
Eski Türkçede rüşvete verilen ad.:ORUNÇ
Eski Türklerde at, köpek, keçi gibi
evcil hayvanların mumyalarına verilen ad. : KİP
Eski Türklerde atasözü, tez. : SAV
Eski Türklerde bazı heykellere verilen
ad. : AĞALMATA
Eski Türklerde bir babanın taşınmaz
mallarının mirasçısı olan en küçük oğul. : TEKİN
Eski Türklerde büyük davula ve davul
tokmağına verilen ad. : BARABAN
Eski Türklerde çocukları koruyan
tanrıça. : UMAY
Eski Türklerde deniz tanrıçası. :
AKANA
Eski Türklerde doğaüstü güçlerle
doğrudan iletişim kurma yeteneği olduğuna inanılan din adamı.:ŞAMAN
Eski Türklerde doğum tanrıçası.:AYZIT
Eski Türklerde gök tanrısı. : ÜLGEN
Eski Türklerde hanlardan yada beylerden
biri öldüğünde mezarı üzerine serilen ve daha sonra yoksullara dağıtılan
kumaş.:EŞKE
Eski Türklerde hükümdarlara ve hükümdar
ailesi mensuplarına verilen unvan.:İLİG
Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN
Eski Türklerde kutsal sayılan hekim.
: ATASAGUN
Eski Türklerde mezarların üzerine anıt
olarak dikilen taşlar.:BALBAL
Eski Türklerde ordu müfettişlerine
verilen ad. : YASAVUL
Eski Türklerde ölen bir kişinin ardından
yazılan şiir türü.:SAĞU
Eski Türklerde ölmüş ataların tapılan
suret ve heykellerine,toteme verilen ad.: ABAK
Eski Türklerde ölüler için yapılan
tören. : YOĞ : YUĞ
Eski Türklerde soylular sınıfı.:AKSÜYEK
Eski Türklerde şamanın hastaları
iyileştirmek için okuduğu dualara verilen ad.:ARPAĞ
Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN
Eski Türklerde toplumsal bölüşümü
düzenleyen sistem veya hukuk.:ÜLÜŞ
Eski Türklerde toteme verilen ad.:ABAK
Eski Türklerde tufan tanrısı. : CAYIK
Eski Türklerde ve Moğollarda hakanın
seçme muhafızlarına verilen ad.:NÖKER
Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel
estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA
Eski Türklerde yer altı tanrısı. :
ERLİKHAN
Eski Türklerde yeraltındaki büyük
denizde yaşadığına inanılan efsanevi yaratık.:APRA
Eski Türklerin dini. : ŞAMANİZM
Eski Türklerin inanışında su perisi.:İLAYDA
Eski Türklerin savaşa giderken
taşıdıkları ipek yada yaban sığırı kuyruğundan tuğ.:BEÇKEM
Eski ve usta gemici. : ÇAÇA
Eski vezir konaklarında bir kısım
müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eski Yahudi.:İBRANİ
Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ
Eski yazıları inceleyen bilim dalı.:PALEOGRAFİ
Eski Yunan mitolojisinde
Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS
Eski Yunan müziğinde eşit olmayan
iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık.:KOMA
Eski Yunan da Dionysos şerefine
düzenlenen ve komedinin doğmasına neden olan şenliklere verilen ad.:KOMOS
Eski Yunan dininde toprak ve bereket
tanrıçası.:DEMETER
Eski Yunan fabl’larını derlediğine
inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel
olarak verilen ad.:EZOP (AİSOPOS)
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.:
MONAT
Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik
kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın
toplandığı alan. : AGORA
Eski Yunan mitolojisinde kötülük
tanrıçası.:ATE
Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın
en karanlık bölümü.: EREBOS
Eski Yunan mitolojisinde,Apollon ve
Artemis’in annesi olan,Titanların kızı . : LETO
Eski Yunan mitolojisinde,Artemis
tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu olan dev
avcı.:ORİON
Eski Yunan mitolojisinde,geçen yolculara
bir takım bilmeceler sorarak bilmeyenleri yuttuğuna inanılan efsanevi
yaratık.:SFENKS
Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem
annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE
Eski Yunan sanatında,ayakta duran genç
ve çıplak erkek heykeli.:KUROS
Eski Yunan tiyatrolarında sahneye
verilen ad. : SKENE
Eski Yunan ve Roma
sanatından,edebiyatından kaynaklanan 17. yüzyılda Fransa’da yayılan bir
sanat ve edebiyat akımı.:KLASİSİZM
Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.:
ASKLEPİON.: ASKLEPİOS
Eski Yunan ve Roma’da parfüm ve benzeri
değerli sıvıların içine konulduğu küresel dipli silindirik küçük şişe.:ALABASTRON
Eski Yunan’da büyük olasılıkla
Anadolu’nun güneybatısındaki Konya’dan türeyen tanrıça.:HEKATE
Eski Yunan’da eşit olmayan iki ses
arasında kulakla seçilen en küçük aralık. : KOMA
Eski Yunan’da koşu,uzun atlama,cirit
atma,disk atma ve güreşi kapsayan atletizm yarışması.:PENTATLON
Eski Yunan’da müzisyenlerin konser
verdiği basamaklı yer.:ODEON
Eski Yunan’da,kent devleti (polis)
dışında kalan taşra bölgesi yada köy.:DEMOS
Eski Yunanda lir çalıp şiirlerini
söyleyen şair.:AED
Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan
ve üzerine sungular konan masa. : ABAK
Eski Yunanistan’da,içinde genellikle
çeşitli binalar ve bağışlarla çevrili bir tapınağın da yer aldığı kutsal
alan.:HİERON
Eski Yunanlı,Grek.:HELEN
Eski Yunanlılarda,belli bir biçimi ve
karakteri olan müzik yapıtı.:NOMOS
Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya
piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ
Eski Yunanlıların Dionysos şerefine
okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP
Eski Yunan-Roma dininde,toprağın ve
ürünün bereketini simgeleyen doğa tanrısı.:DİONYSOS
Eski zamandan kalan,arkaik.:ESKİL
Eski zamanla ilgili. : ATİK
Eski, ezeli. : KADİM
Eski, seki, eksi” örneğinde olduğu gibi,
bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe
verilen ad. : ANAGRAM
Eskiden şairlerin kasidelerinde
övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para yada armağan.:CAİZE
Eskiden “arkeoloji” anlamında kullanılan
sözcük. : ATİKİYAT
Eskiden “Pastoral” anlamında kullanılan
sözcük. : RAİYE
Eskiden 1283 gram ya da 400 dirhem
ağırlığındaki ölçü birimi; okka. : KIYYE
Eskiden adet, tören. : DEB
Eskiden ağır cezalıların ayaklarına
takılan kalın zincir.:PRANGA
Eskiden akıl hastalarına bakmakla
yükümlü gardiyan,hademe.:GÜLLABİCİ:GÜLLABİ
Eskiden albay. : MİRALAY
Eskiden Alman ordusunda kullanılmış bir
tür tabanca.:PARABELLUM
Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma
hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB
Eskiden Aralık ayına verilen ad. :
İLKKANUN
Eskiden Arapların Recep ayında
kestikleri kurban. : ATİRE
Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık
maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.:
LEZEZ
Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu
taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası.:DİLİJANS
Eskiden Avrupa’da yayılmış olan
mobilya,giyim vs üslubu.:AMPİR
Eskiden Avrupa’ya verilen bir ad.:FRENGİSTAN
Eskiden avukata verilen ad. :
MUHAMİ : MAHAMAT
Eskiden aynı adı taşıyan ottan,bugün ise
yapay yollarla elde edilen,mavi renkli,sarılığını gidermek için çamaşırın
son suyuna karıştırılan toz boya.:ÇİVİT
Eskiden Bağdat, Isfahan ve Almeria’da
dokunan ipekli kumaş. : ATABİ
Eskiden bazı bölgelerde kadınların
sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü.:MAHRAMA
Eskiden beli ince göstermek için
kadınların kalça üzerine bağladıkları yastık.:UHDUME
Eskiden beyaz sandal,sümbül kökü,kırmızı
gül,turunç ve iğde çiçekleri gibi kokulu maddelerin miskle karıştırılıp
dövülmesinden yapılan güzel koku.:ABİR
Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir
tür sedef.: ARUSEK
Eskiden bir dairenin dışarıdaki ayak
işlerine bakan kimse.:ÇUHADAR
Eskiden bir gazetenin geçici olarak
kapatıldığını bildiren resmi yazı. :TATİLNAME
Eskiden birçok hastalığın tedavisinde
kullanılan, macun kıvamında ilaç. : TİRYAK
Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.:
GAR
Eskiden büyük cüzdan; Kağıt ve belgeleri
saklamak için yapılmış dosya ya da mukavva kap; Evrak çantası. : CİLBEND
Eskiden büyük makamdaki kişileri hoş
sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. : NEDİM
Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu
yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ
Eskiden çarşılarda aynı alışveriş
bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm.:ARASTA
Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE
Eskiden dervişlerin giydikleri tiftikten
yapılmış ince külah.:ARAKIYE
Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke.:DERGAH
Eskiden Devlet dairelerine gelen
mektupların üzerine konan kayıt işareti. : AMED
Eskiden Dicle ve Fırat nehirlerinde
kullanılan yelkenli tekne.:KAR
Eskiden din işleriyle uğraşan hocalar
sınıfına verilen ad.:İLMİYE
Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu
bez.:REVENDÜK
Eskiden Ege Denizi’nde kullanılan narin
yapılı bir tekne. : PIRAÇİRE
Eskiden el yazması kitaplara yapılan
suluboya resim.:MİNYATÜR
Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp
satan kimse.:KESEDAR
Eskiden fıkıh ve şeriat işleriyle
uğraşan hocalar sınıfı ve bu kişilerin mesleği.:İLMİYE
Eskiden Filistin topraklarına verilen
ad.:KENAN
Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar
değerinde olan yer ölçüsü.:AKR
Eskiden frengi hastalığına verilen ad.:ATEŞEK
Eskiden gemi demirlerini kaldırmada
kullanılan zincir donanımı. KAVELETA
Eskiden gemilerde kürek çeken tutsak
veya hükümlü kimse.:FORSA
Eskiden giyilen bir çeşit gömlek. :
GİRİBANİ
Eskiden giyilen çapraz düğmeli ipek yada
sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli
bir tür ceket.:SETRE
Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun
ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN
Eskiden gümrük koruma memurlarının
amirlerine verilen ad.:DİDEBANBAŞI
Eskiden harman ürünlerinden onda bir
oranında alınan vergi:. AŞAR
Eskiden hattatların aharlı kağıtların
üzerine sürdükleri eriyik. : TILA
Eskiden hem yelken hem de kürekle
yürütülen bir savaş gemisi türü.:KADIRGA
Eskiden hep bir ağızdan ve makamla
edilen dua veya ant.:GÜLBANG
Eskiden imaret ve camilerde,güneşin her
mevsim izlenebildiği, saat ayarı için ayrılmış küçük oda.:MUVAKKİTHANE
Eskiden ince softan yapılan hafif ve dar
bir üst giysisi türü.:KERRAKE
Eskiden İran hükümdarlarına verilen bir
ad.:KİSRA
Eskiden İran’da kullanılan bir soyluluk
unvanı.:MİRZA
Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt
takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eskiden İran’ın kuzeydoğusunda yaşamış
bir halk.:ZARANGELER
Eskiden İslam devletlerinde sınır
boylarında gözcülük amacıyla kurulan karakol. : RİBAT
Eskiden İstanbul’da Galata Köprüsü ile
Adalar arasında deniz taşımacılığını üstlenen işletme.:AKAY
Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m
değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ
Eskiden kadınların başlarına giydikleri
bir çeşit başlık.:BÖRKEVİÇ
Eskiden kadınların sokakta
giydikleri,mantoya benzeyen,arkası bol,yakasız,çoğu kez eteklere kadar
uzanan bir üst giysisi türü.:FERACE
Eskiden kansere verilen ad. : AKİLE
Eskiden kara ordusuna verilen ad. :
NİZAMİYE
Eskiden kara ve deniz savaşlarında
kullanılan bir top.:BALYEMEZ
Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere
verilen ad. : TATU
Eskiden Karagöz oynatılan yerlere
verilen ad.:HAYALHANE
Eskiden Kasım ayına verilen ad.:TEŞRİNİSANİ
Eskiden kervan yolları üzerinde açıkta
namaz kılmak için yapılmış yer.:NAMAZGAH
Eskiden kervanların konaklaması için
yapılmış olan büyük han.:KERVANSARAY
Eskiden kimi dervişlerin silah olarak
taşıdıkları sapı uzun,keskin ayça biçiminde küçük ve hafif balta.:TEBER
Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen
ad.:ABDAL
Eskiden koç burcuna verilen ad.:HAMEL
Eskiden koyun ve keçi başına alınan
sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM
Eskiden kökboya bitkisinden bugünse
bireşim yoluyla elde edilen kırmızı boyar madde.:ALİZARİN
Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış
olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA
Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR
Eskiden kullanılan 1,282 kg veya 400
dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi.:OKKA
Eskiden kullanılan akçeden küçük metal
para.:PUL
Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü
birimi.: OKKA
Eskiden kullanılan bir çeşit devrik
yakalı kürk. : KAPANİÇE
Eskiden kullanılan bir çeşit fitilli
tüfek.:ALAYBOZAN
Eskiden kullanılan bir çeşit gezme
arabası.:KOÇU
Eskiden kullanılan büyük,üç
köşe,yelkenli yük gemisi.:MAVNA
Eskiden kullanılan çapraz düğmeli,ipek
yada sırma işlemeli bir tür kısa yelek.:CAMADAN
Eskiden kullanılan düz yakalı,önü ilikli
bir ceket türü.:SETRE
Eskiden kullanılan iki kuruşluk gümüş
akçe.:İKİLİK
Eskiden kullanılan kukuletalı bir çeşit
yağmurluk.:AVNİYE
Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak,
dilimli çuha başlık. : ŞUBARA
Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür
yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN
Eskiden kullanılan ve 65 cm boyunda olan
bir uzunluk ölçüsü.:ENDAZE
Eskiden kullanılan ve içinde afyon
bulunan sulu bir ilaç.:LAVDANOM
Eskiden kullanılan ve iplik üzerine
sırma sarmaya yarar dolap.:KULLAP
Eskiden kullanılan ve o zamanın 20
kuruşu değerinde olan gümüş sikke.:MECİDİYE
Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında
altın sikke.: LİRA
Eskiden kullanılan, kolları ve etek
uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad.
: KARAKO
Eskiden kullanılan,çoğu ipekten
yapılan,uzun süslü bir üst giysisi türü.:KAFTAN
Eskiden kullanılan,kıç tarafı
yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE
Eskiden kullanılan,yelkenle ve kürekle
yol alan en büyük savaş gemisi.:KALYON
Eskiden kullanılmış bir tür eğri hançer.
:ALENAS
Eskiden kullanılmış ince,uzun ve zarif
bir kayık.:HANIM İĞNESİ
Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl
taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ
Eskiden kullanılmış,pamuk ve iplikle
karışık dokunmuş hareli kumaş.:GEZİ
Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan
kimselere verilen ad. : SADEKAR
Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere
verilen ad.:MARABUT
Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ
Eskiden lise öğreniminden sonra verilen
olgunluk sınavına verilen ad. : BAKALORYA
Eskiden medrese öğrencilerine verilen
ad.:MOLLA
Eskiden Mısır halkından olan kimse.
: KIPTİ
Eskiden Mısır köylülerine verilen ad.
: FELLAH
Eskiden mimaride yapıları örten süslü
çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan
bir çeşit vergi.:CİZYE
Eskiden nesirde yapılan kafiye.:SECİ
Eskiden nikahsız olarak alınan
cariyelere verilen ad.: ODALIK
Eskiden oğlak burcuna verilen ad. :
CEDİ
Eskiden okçulukta “vurmak amacıyla,
hedefe yönelik” anlamında kullanılan sözcük. : URASIYA
Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar
mahalle mektebine başlarken yapılan tören.:AMİNALAYI
Eskiden okullarda çocukları
çalıştırmakla görevli kimse. : MUİT
Eskiden on para değerindeki sikke. :
METELİK
Eskiden özellikle sülüs yazı için
kullanılan bir tür perdahlı kağıt.:ALİGORNA
Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için
kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA
Eskiden papaların kullandığı tören
başlığı. : TİARA
Eskiden pastoral anlamında kullanılan
sözcük.:RAİYE
Eskiden pek çok türün adıyken şimdi bir
tek türe verilen cins adı. Hippeastrum cinsi bitkilerin bahçecilikteki adı.
: AMARİLLİS
Eskiden portre yapan ressamlara verilen
ad.:NİGARİ
Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük
tekne.:AVİZO
Eskiden Roma,Bizans ve Alman
İmparatorlarına verilen bir unvan.:KAYSER
Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu
halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad.
: İZBANDUT
Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna
verilen unvan.:ATAMAN
Eskiden Ruslara verilen ad.:MOSKOF
Eskiden sakaların içinde su taşıdıkları
deriden yapılmış dar ağızlı kap.:KIRBA
Eskiden sanatlı en ince yazıya verilen
ad.:GUBAR
Eskiden saraylarda ve büyük konaklarda
yemek ve sofra işlerini yöneten kimse.:ÇEŞNİCİ
Eskiden savaşlarda işaret vermek için
kullanılan büyük davul.: KÖS
Eskiden silah olarak kullanılan ağır
topuz. : GÜRZ
Eskiden silah, kılıç vb. nin birbirine
çarpmasından çıkan ses, şakırtı. : KAKAA
Eskiden sünger avcılığında kullanılan
başı ve kıçı sivri gelen ahşap tekneler.:TİRHANDİL
Eskiden şairi bilinmeyen şiirlerin
altına yazılan sözcük. : LAEDRİ
Eskiden şairlerin kasidelerinde
övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad.
: CAİZE
Eskiden şeker ve nişastayla yapılan bir
tür tatlı.:REŞİDİYE
Eskiden şiirin en güzel beytine verilen
ad. :UKR
Eskiden Tekel idaresine verilen ad.:REJİ
Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE
Eskiden toz haline getirilip cinsel
uyarıcı olarak kullanılan bir cins kertenkele. : SAKANGUR
Eskiden trajediye verilen ad. : HAİLE
Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA
Eskiden tuluat tiyatrolarında oyundan
önce genellikle kadın sanatçıların dans ederek söyledikleri şarkı.:KANTO
Eskiden Türk garnizonlarında hizmet eden
garsonlar.:MARTOLOS
Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve
topluluklara verilen ad. : TAT
Eskiden Türkistan’da kullanılmış bir
para.:KİPEKİ
Eskiden türlü eşya ve öteberinin
satıldığı çarşı yada pazaryeri.:SATAK
Eskiden tütün içmeye yarayan ağızlık
uçlarını yapan kimse.:İMAMECİ
Eskiden uğur getirmesi için mektup
zarflarının üzerine yazılan sözcük.:BEDUH
Eskiden ücret karşılığı ölünün
arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA
Eskiden üç telli çalgılara verilen genel
ad.:MESALİS
Eskiden üniversite ve yüksek okullara
girebilmek için lise öğreniminden sonra verilen olgunluk sınavı.:BAKALORYA
Eskiden üste giyilen ipekten,hafif,uzun
ve süslü bir giyecek türü.:KAFTAN
Eskiden üzerine yazı yazmak için
hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE
Eskiden veba, basur ve mide
hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir ravent türü. : RİBAS
Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm
müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eskiden Yahudilerin ayırt edilmek için
omuzlarına taktıkları sarı kumaş parçası.:ASELİ
Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok
ince yarı saydam bez.:CUNA
Eskiden yazı kurutmak için kullanılan
özel kumun konduğu üzeri delikli kap.:RIHDAN
Eskiden yazı levhalarına ya da yazma
kitaplarına konulan hattat imzası. : KETEME.:KETEBE
Eskiden yazıdaki mürekkebi kurutmak için
kullanılan ince kum. :RIH
Eskiden yazma kitapların cildine,baş
sayfalarının üst bölümüne çizilen güneş biçiminde süs.:ŞEMSE
Eskiden yelkenli ve kürekli en büyük
savaş gemisi.:KALYON
Eskiden yıldızların belli bir zamandaki
yerlerini,durumlarını gösteren çizelge.:ZAYİÇE
Eskiden,kadınların ferace ile birlikte
kullandıkları,gözleri açıkta bırakan ince yüz örtüsü.:YAŞMAK
Eskiden,para ve madalya kalıbı yapan
kimse.:SİKKEKEN
Eskiden,toprak ürünlerinden onda bir
oranında alınan vergi.:ÖŞÜR
Eskiden,tuluat tiyatrolarında genellikle
kadın sanatçıların oyundan önce şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri.:KANTO
Eskil. : ARKAİK
Eskiler,eski insanlar.:KUDEMA
Eskilere göre dünya atmosferinin
ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.: ESİR
Eskimek,dağılmaya yüz tutmak.:KAĞŞAMAK
Eskimiş bez parçası.:ÇAPUT
Eskimiş giyecek.: ALIK: ALAK
Eskimiş, üzerinden zaman geçmiş, kronik.
: MÜZMİN
Eskimiş,değersiz kumaş parçası,paçavra.:PALASPARE
Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO
: İGLU
Eskimoların kendilerine verdiği ad.
: İNUİT
Eskişehir yöresinde hıdrellez manilerine
verilen ad.:KİLİTAÇMA
Eskişehir yöresine özgü bir tür kıymalı
börek.:ÇENTİK
Eskişehir yöresine özgü,çubuk biçiminde
bir helva.:MET
Eskişehir yöresine özgü,kelek ve hıyarla
yapılan bir tür salata.:KÖLEŞ
Eskişehir’in Mihalgazi ilçesinde bir
kaplıca.:SAKARILICA
Eskrimde kullanılan üç silahtan biri.
: EPE : FLÖRE
Eskrimde ve boksta rakibin hamlesini
çelme.:PARAD
Esmer,açık kestane rengi rengi:
KARAŞIN : KONUR.:KANUR
Esnaf kuruluşu. : LONCA
Esnaf,küçük dükkan sahibi.:SUKA
Esnafların kendilerine müşteri getiren
kimselere ödedikleri komisyon.:HANUT
Esnek dokunmuş ipekli veya yünlü bir
kumaş türü.:JARSE
Esnekliği fazla olan büyük moleküllü
madde.:ELASTOMER
Esperanto dilini bulan Polonyalı doktor.:ZAMENHOF
Esprili kimse,şakacı.:NÜKTEDAN
Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit
nargile.: KABAK
Eş anlamlı. : SİNONİM
Eş basınç. : İZOBAR
Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON
Eş zamanlı.: SENKRONİK
Eş,zevce. : REFİKA
Eşbasınç.:İZOBAR
Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN
Eşek binmeliği. : SEMER
Eşek eyeri,semeri.: PALAN
Eşek eyeri.:PALAN
Eşek yavrusu. : SIPA
Eşek yavrusu.:KULUN
Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN:MERKEP
Eşey bezi. :GONAT
Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.:İMAGO
Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ
Eşeysiz üreme yoluyla bir tek bireyden
türeyen birey yada bireyler topluluğu.:KLON
Eşgüdüm.:KOORDİNASYON
Eşgüdümcü. :KOORDİNATÖR
Eşi benzeri olmayan,mükemmel bir şeyi
icat eden.:BEDİ
Eşik. : SÖVE
Eşikleri (köprü) kaydırılabilen 13 telli
Japon çalgısı.:KOTO
Eşit,denk. : MÜSAVİ :MUADİL
Eşitlik,denklik.:MUADELET
Eşkanatlılardan,asmalara zarar
veren,sarımsı renkte bir böcek,filoksera.:ASMABİTİ
Eşkenar dörtgen.:MAİN
Eşya üzerindeki mikrop veya ufak
böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan.:ETÜV
Eşyanın sundurma veya antrepoya
boşaltılmaksızın bulunduğu aracın üzerinde muayene edilerek sahibine teslim
edilmesi işlemine verilen ad. : SUPALAN
Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan
sedef, plastik, metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. :
PAYET
Eşyaya vurulan damga.:EN
Et ve sebzeleri, kapak kenarı
hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.:USTUFATO
Et haşlanırken su üzerinde biriken
tortu.:KEF
Et kesimi yortusu. : APUKURYA
Et veya balık gibi asıl yemeğin yanına
eklenen sebze,patates vb. yiyecekler.:GARNİTÜR
Et veya sebze ezmesi.:PÜRE
Et yemez. : VEJETARYEN
Et, balık ya da sebzeden oluşan ve
hamura sarılarak fırında pişirilen yiyecek. : PATE
Etçillerden,tüyleri sık ve pas kırmızısı
renginde,karnı,bacakları kara,postu beğenilen bir hayvan.:PANDA
Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın
giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru
genişleyen. : EVAZE
Etene,son,plasenta,döleşi. : MEŞİME
Eter tiryakiliği.:ETEROMANİ
Eter. : LOKMANRUHU
Eti beyaz ve lezzetli bir balık.:SUDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK
Eti için avlanan bir deniz kabuklusu.
: LANGUST
Eti için avlanan bir kuş.:ÜVEYİK
Eti için avlanan,pavuryaya benzer küçük
su hayvanı.:ÇAĞANOZ
Eti lezzetli bir balık.:BARLAM
Eti lezzetli bir balık.:ORFOZ
Eti lezzetli bir tavuk ırkı.:ORPİNGTON
Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı.
: KALAMAR
Etiket. : PAFTA
Etil alkol. : ETANOL
Etiyopya’da bir ırmak.:AUAŞ
Etiyopya’da insanoğlunun evrimini
göstermesi bakımından büyük önem taşıyan buluntu yeri.:OMO
Etiyopya’da yetişen,ekşimsi ve hoş bir
çeşit ekmeğin yapımında kullanılan tahıl.:TEF
Etiyopya’nın başkenti.:ADDİSABABA
Etiyopya’nın eski para birimi.:TALARİ
Etiyopya’nın para birimi. BİRR
Etiyopyalı siyah Yahudilere verilen ad.:FALAŞALAR
Etken,yapan. : AMİL
Etkileyici bir güzellik karşısında
kendinden geçme,çok beğenme.:GAŞİY
Etkime. : TESİR
Etkin olmayan dönemlerde,yanardağların
ağzından yayılan gaz.:FÜMEROL
Etkinlik merkezi,dinleme salonu.:ODİTORYUM
Etkisiz, işe yaramaz. : ATIL
Etleri yenen hayvanların kesildiği
yer,çöplük.:MEZBAHA
Etli ekmek.(Antakya).:KAYTAZ BÖREĞİ
Etli lahana yemeği.:KAPUSKA
Etli,salçalı bir Macar yemeği.:GULAŞ
Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı
yenen bir lahana cinsi.:ALABAŞ
Etnik. : BUDUNSAL
Etoburlardan,kendini korumak için
düşmanına pis bir sıvı fışkırtan bir hayvan. : KOKARCA
Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın
bağırsaklarında yaşayan tenya türü.:EKİNOKOK
Etrafla ilgisi kesilmiş,yalıtılmış.:İZOLE
Etyaran da denilen ve daha çok
parmaklarda oluşan dolama.:KURLAĞAN
Ev giysileri ve sabahlık yapımında
kullanılan bir tür kumaş.:ZENANA
Ev giysileri, sabahlık vb. yapımında
kullanılan, ipekli ya da pamuklu, dökümlü kumaş. : ZENANA
Ev halkı, aile. : HORANTA
Ev halkı,aile.:BEYT
Ev halkı,çoluk çocuk.:BARK
Ev içi sahneleri canlandıran ve ev
yaşamını konu alan resim tarzı. : ENTİMİZM
Ev makarnası.:ERİŞTE
Ev, arsa, bahçe gibi taşınamayan mal ve
mülklerin ortak adı. : EMLAK
Ev,bark,ocak.:HANÜMAN
Ev,işyeri vs yerleri döşemek için
gerekli döşeme.:MEFRUŞAT
Ev.:BEYT
Evcil bir deve cinsi. : HECİN
Evcil hayvanları güden küçük yaştaki
çoban.:HODAK
Evcil hayvanları üretme ve yetiştirme
bilimi.:ZOOTEKNİ
Evcil. : EHLİ
Evde kalmış kız. : KALIK
Evde ya da odada saygıdeğer kişilerin
oturduğu baş köşe. : TÖR
Everest dağının Nepal’deki adı.:SAGARMATHA
Evin avlusu.:HAYAT
Evin saçağı.:ÇALEN:ÇELEN
Evlek. : MAŞALA
Evlenme.:İZDİVAÇ
Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe
yer.:SOFA
Evlerde tavan tahtalarının arasına
konulan ya da tavana sıvanan çamur ya da sulu kireç. : BİRİŞİK
Evlerde yada dükkanlarda yüksekçe yerde
yapılan raf. :TEREK
Evlerde yatak yorgan konulan yer.:MUSANDRA
Evlerin damlarının üzerinde yapılan oda
yada sundurma.:BERBAR
Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı
balkon : SUNDURMA
Evlerin önüne oturmak için taş ve
çamurdan yapılan set.: SEKİ
Evlerin üstündeki karı atmakta
kullanılan, büyük tahta kürek. : AYALAMA
Evli Bir Kadının Günlüğünden”, “Üç
Kadın”, “Kurtlar” gibi romanlarıyla tanınmış kadın yazarımız.:PERİDE
CELAL
Evli olmadığı bir kadının dostluğuna
mazhar olmuş kimse.:AMAN
Evlilik korkusu. : AGAMAFOBİ .:GAMOFOBİ
Evren :KOSMOZ
Evren. : KAİNAT
Evrenbilimi.:KOZMOLOJİ
Evrendeki varlıklarda ve şeylerde bir
ruh bulunduğu inancına dayanan genel görüş.Canlıcılık.:ANİMİZM
Evrenin büyük bir patlama sonucu
oluştuğunu savunan kuram. : BİG BANG
Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin
canlı olduğunu savunan felsefe doktrini.:HİLOZOİZM
Evrenle ilgili.:KOZMİK
Evrensel alıcı kan grubu. : AB
Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen
çok eski bir Japon sağlık tekniği.:REİKİ
Evrensel. : ALEMŞÜMUL .:CİHANŞÜMUL
Evrim kuramına göre karaya çıkan ilk
canlı olan ve 2006’da fosilleri bulunan hayvan.:TİKTAALİK
Evropiyumun simgesi.:EU
Eyer bezi. : HAŞA
Eyer kolanının tokaya geçen kayışı.:KAYASA
Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPRAK
Eyer takımı satıcısı.:SARAÇ
Eyere alıştırılmamış binek hayvanı.:ALAŞA
Eyerin arka bölümü.:TERKİ
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve
hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan,altı düz demir halka.:ÜZENGİ
Eyerin iki yanında bulunan ve ayak
koymaya yarayan demir halka.:ÜZENGİ
Eyerin ön ve arkasındaki çıkıntılı
bölüm. KAŞ
Eytişim. : DİYALEKTİK
Eyvah,yazık anlamında bir sözcük.:HAYFA
Ezgi,makam. : TERANE
Ezgi,türkü,nağme.:YIR
Ezgi.:MELODİ
Ezgiyle okunan şiir,türkü.:KÜĞ
Ezici.:KAHİR
Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs
eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE